5 - 6 yil kadar once Ordunun Fatsa ilcesinden Japonyaya gelip,
Naogoyada kendilerine yeni bi hayat kuran insanlari anlatan bi belgesel
aslina bakarsaniz, ben de henuz izleyemedim bulamadim, hic biyerde yok sanki
asagida ki yazi burdan alintidir.
evet yazimizi okuyalim ve sasirmaya devam edelim
ben bu yazi ile ilgili tabi ki yorum yapacagim
ama baska bi yazi da
cunku sandigimdan uzun oldu
Fatsa-Japonya-Madonna hattı
Bir arkadaşımdan Japonya'ya hücum eden Fatsalıların hikâyesini öğrendikten sonra, kısa bir araştırma yaptım, bağlantıları kurdum, uçağa atlayıp Japonya'nın Nagoya kentine yola koyuldum |
Belgeselci Cengiz Özkarabekir, Japonya'ya göç eden 4 bin Fatsalının öyküsünü anlattığı
Sayanora Fatsa adlı belgeselle dikkat çekti ama onda daha çok hikâye var... Sadece Madonna'yı takip etme macerasını dinleseniz yeter...
HAKAN GÜLSEVEN
Fatsalılar Japonya'yı nasıl fethetti?
Yıllar süren kameramanlığın ardından 'belgeselci' mertebesine yükselen Cengiz Özkarabekir, Japonya'daki Fatsalıların peşine düşüp ilginç bir belgesel hazırladı. Ama kendi hikâyesi de hiç sıradan bir hikâye değildi...
Geçtiğimiz haftalarda CNN TÜRK'te Sayanora Fatsa adlı bir belgesel yayınlandı.
Gerçekten enteresan bir yapımdı;
Fatsa'dan kalkıp, çalışmak için Japonya'nın Nagoya kentine giden
4 bin kadar Fatsalının öyküsünü anlatıyordu.
Belgesel, baştan sona tek bir kişinin imzasını taşıyordu: Cengiz Özkarabekir.
Biz Sayanora Fatsa'nın peşinde koşarken, sekiz senelik kameramanlığın ardından
görüntü yönetmenliği ve dört senedir de yapımcı-yönetmenlik yapan
Özkarabekir'in ilginç hikâyesiyle karşılaştık.
Mesela, Pardon Sizi Madonna Sanmıştık diye bir kitabı var Cengiz Özkarabekir'in.
Bu kitapta, haber peşinde koşarken yaşadığı acayip olayları kaleme almış.
Kitaba adını veren olayı şöyle anlatıyor mesela:
"Kameramanlık yaptığım dönemdi, Madonna İstanbul'da bir konser verecekti.
Bir istihbarat aldık, Madonna bir limuzinle İstanbul turu yapacak diye.
Muhabir arkadaşla Madonna'nın peşine düştük.
Gerçekten bir limuzin var ortada.
Yanına yanaşıp, çaktırmadan şoföre 'Arkadaki Madonna mı?' gibisinden işaret yaptık,
o da 'Evet' gibisinden kafa salladı.
Biz takip ettikçe onlar kaçıyor. Neredeyse bütün İstanbul'u dolaştık.
En sonunda limuzin durdu, içinden elinde çiçeklerle kel bir adam indi.
Meğerse sevgilisiyle kaçamak yapmaya niyetlenen bir işadamıymış,
kamerayı görünce paniğe kapılıp bizi atlatmaya çalışmış, en sonunda pes edip limuzini durdurmuş.
Biz adama hiçbir şey diyemedik, 'Pardon, biz sizi Madonna sanmıştık,' diye özür diledik.
Adam anlamsız anlamsız suratımıza baktı tabii..."
Kameramanlıktan başlayan macera, bir şekilde belgesel yapımlarına kadar gelmiş işte.
Cengiz Özkarabekir 'tek kişilik bir ekip'.
Konuları kendisi buluyor, kameradan montaja kadar her aşamada bizzat işin başında.
Zaten çekimleri yaparken, belgeselin kurgusu kafasında oluşuyor.
İnsan hikâyelerinin peşinde
Özkarabekir'in bulduğu konular da hayatın farklı, zaman zaman el değmemiş alanlarından.
Ama mutlaka içinde insan öyküleri de oluyor.
Kamyoncular'da, yolların çilekeşleri, çileleriyle, keyifleriyle ele alınıyor.
Siyah Türkler'de, Osmanlı döneminde Afrika'dan köle olarak getirilen,
bir biçimde bu topraklarda yerleşen siyahi vatandaşların öyküsü anlatılıyor.
Özkarabekir, İstanbul şehir hatları vapurlarından
Ahıska Türkleri'ne kadar pek çok farklı konuya da el atmış.
Bu arada başka bir kitap daha kaleme almış: Her Cephede Savaştık.
Özkarabekir, Ahıska Türkleri'yle ilgili belgesel çalışması sırasında,
onların Sovyet orduları adına İkinci Dünya Savaşı'na katıldıklarını öğrenmiş.
Ve bu, onu savaşa katılan diğer Türkleri araştırmaya itmiş.
Kırım, Kazan, Türkistan ve Kıbrıs Türklerinin de çeşitli cephelerde savaştıklarını anlamış.
Sonunda oturup, Her Cephede Savaştık'ı yazmış.
Kitap, savaşta yaralananlarla ya da yaşamını yitirenlerin aileleriyle yapılmış röportajlara yer veriyor.
İngiliz, Sovyet, Alman ve Yunan ordusunda yer alan
bu askerlerin ağzından bir savaşın hikâyesi de çıkıyor ortaya.
Sayanora Fatsa işine gelince...
Kendisi de Karadenizli olan Cengiz Özkarabekir,
"Bir arkadaşımdan Japonya'ya hücum eden Fatsalıların hikâyesini öğrendikten sonra,
kısa bir araştırma yaptım, bağlantıları kurdum, uçağa atlayıp
Japonya'nın Nagoya kentine yola koyuldum," diyor.
Japonya Türklerden vize istemiyor ama
son dönemde pek çok Türk Japonya'ya akın ettiği için sıkı bir pasaport kontrolü yapılıyor.
Bir de nerede kalacağınızı falan net bir biçimde belirtmeniz gerekiyor.
Cengiz Özkarabekir, pasaport kontrolünde 'Gazeteciyim,' dediği anda,
zaten görevli memur ondan işkillenivermiş.
Meğerse, Japonya'da kaçak çalışmaya giden Türklerin çoğu
kendilerini 'gazeteci' olarak tanıtıyormuş.
Özkarabekir misafir olacağı kişinin adresini ve telefonunu vermiş,
fakat telefon bir türlü yanıt vermiyormuş.
Adresi teyit edemeyen görevli,
"Bu durumda Japonya'ya girmeniz mümkün değil," demiş.
Özkarabekir, gerisini şöyle anlatıyor:
"Japonlar çok iyi niyetli, hatta biraz saf insanlar.
Tabiri caizse, onları tavlamak kolay.
Baktım yanında misafir olacağım kişinin telefonları yanıt vermiyor,
'O zaman Türk Büyükelçiliği'nde kalacağım,' dedim, görevli de
'Tamam o zaman,' diyerek pasaportuma damga vurup geçişimi onayladı..."
Neyse, sonuçta CNNTürk ekranında keyifle izlediğimiz bir belgesel çıkmış ortaya.
Tabii kiminiz atv'de de denk gelmiş olabilirsiniz bu belgesele.
Sağolsunlar, hiç referans göstermeden, alıp yayınlamış atv de.
Bari bir teşekkür etselermiş, fena olmazmış.
Neyse, onlar adına biz teşekkür ediyoruz, görme şansı olmayanlar için,
Sayanora Fatsa'nın bir özetini yayımlıyoruz... İşte Sayanora Fatsa
65 bin nüfuslu Fatsa... Yazın fındık toplanıyor, kışın ise balıkçılık yapılıyor.
Hayatlar fındıkla balığın arasında saklı.
Bu kadere başkaldıranlar da yok değil.
Alıp başını uzaklara gidenler, ekmeğini gurbette arayanlar...
Fatsa bir göç memleketi.
İstanbul'da, Ankara'da, Almanya'da, İsviçre'de veya Fransa'da Fatsalılara rastlayabilirsiniz.
Ama en çok Japonya'da!...
Japonya'da resmi rakamlara göre 8 bin Türk yaşıyor.
Sıkı durun, bunların yarısı Fatsalı...
Üstelik bu sadece Türk Dışişleri'nin verdiği resmi rakam.
Resmi olmayan rakamlar ise bunun çok üzerinde.
Japonya Türkiye'ye vize uygulamıyor.
Havalimanında pasaporta yapıştırılan üç aylık giriş puluyla ülkeye turist olarak girebiliyorsunuz. Sorun da burada başlıyor.
Çünkü vizeniz bitince kaçak duruma düşüyorsunuz.
Yolu Hayri Atılgan açtı
Fatsa'daki her vatandaş ya Japonya'ya gitmiş,
ya da bir akrabası,
arkadaşı Japonya'da çalışıyor.
Fatsa'da Japonca konuşan birilerini görmek her zaman mümkün.
Hiç Japonya'ya gitmemiş biri bile çat pat Japonca konuşabiliyor.
Japonya'ya ilk giden Fatsalı Hayri Atılgan.
Tarih 1987...
O yıllarda gemilerde çalışan Hayri Atılgan bir seyahatinde Japonya'ya ayak basıyor.
Gidiş o gidiş... Serüven burada başlıyor.
Oradaki iş imkânlarını kıvrak Karadeniz zekâsıyla gözlemleyen Hayri Atılgan, üç yıl çalışıyor.
Ve daha sonra kardeşlerini, akrabalarını yanına alıyor.
Derken Fatsa'dan Japonya'ya akın başlıyor...
Fatsa'da bir 'efsane' olarak anılan Hayri Atılgan,
2001'de Japonya'da kalp krizinden hayatını kaybetti.
Kimilerine göre, her getirdiği Fatsalı'dan para alıyordu.
Ama sonuç değişmiyor, Atılgan 'Japonya'daki Fatsa'nın mimarı.
Tek başına ülkeye soktuğu Fatsalıların sayısı 500'den fazla.
Japonya'da para kazanmak zor değildi.
Ancak aralarında kanuna aykırı işler yapanlar da oldu.
Bunlardan Ali Aksu, soyduğu kahve makinelerinden yakalanınca hapse girdi,
ardından da Türkiye'ye yollandı.
Aksu hikâyesini şöyle anlatıyor:
"Gece işi diye bir iş var orada.
Makineleri soyma işleri.
Bir buçuk ay kadar yaptım ben bu işi.
Ve yakalandım.
Paralı bir iş mi?
Tabii rastladın mı 3 bin dolar, 5 bin dolar, 10 bin dolara kadar alabilirsin kabinde para varsa.
Ben işsiz kaldım da yaptım bu işi, çoğu hiç çalışmadan yaptı.
Sonra da doğru Türkiye..."
Ancak Japonya'da aile kuran Fatsalılar da var.
Bunların başında da Şen ailesi geliyor.
Ailenin en büyüğü olan Çakıroğlu Şükür Şen,
kendi ailesinden tam 40 kişiyi Japonya'ya göndermiş.
Japonya'yla bağını şöyle anlatıyor:
"Japonya'da benim Çakıroğlu Şükür Şen olarak,
oğlum Muhlis,
ikinci oğlum Naci, üçüncü oğlum Hacı.
Diğer akrabalarım, abilerimin çocukları da var.
Fikret, İshak, Özel, Davut, Harun ve yine yeğenlerim de var, onların hepsinin isimlerini bilemiyorum.
Gidip de geri gelenlerim de var.
Benim Japon gelinlerim de var.
İftihar duyuyorum.
Çok asil, çok olgun, çok hanımefendi hanımlar.
Allah razı olsun çocuklarımdan.
Kendisi gibi hanımlar bulmuşlar.
Güzel torunlarım var, Naci oğlumun hanımı Çiho, ikinci oğlum
Muhlis'in hanımı Çiko olması lazım."
Nagoya...
Japonya'nın 7 milyona yakın nüfusuyla, Aichi bölgesinin en büyük şehri...
Ülkenin sanayi kenti Nagoya'nın yalnız şehir merkezi nüfusu 2.5 milyon...
Ancak bu kentin farklı bir özelliği var.
Nagoya'da hatırı sayılır bir yabancı nüfus yaşıyor.
Her köşede bir Brezilyalı, Perulu, Filipinli ya da Sri Lankalı görebilirsiniz.
Ancak son yıllarda Nagoyalılar en sık Türkleri görmeye başladı.
Bunun en büyük sebebi de Fatsalılar. Japonya'daki Türklerin yarısı Fatsalı.
Zaten diğer yarısının da büyük bir kısmını Ünye ve Ordulu.
Her ne kadar çoğunluğu kaçak olsa da,
Japonlar Türkiye'yi tanımadan Fatsa'yla tanıştılar...
Peki Nagoya'da yaşayan 4 bin Fatsalı burada ne iş yapıyor?...
Aslında bu bir tesadüf değil.
Çünkü Nagoya, otomobil fabrikaları ve inşaat sektörüyle anılan bir şehir.
Türkler de burada 'kaitai' denilen bir iş yapıyorlar.
Kaitai, evler için 'yıkım', kullanılmış otomobiller için 'parçalama' anlamına geliyor.
Kısacası Nagoya'da yaşayan Fatsalılar, evleri yıkarak otoları da parçalayarak hayatlarını kazanıyorlar.
Öyle ki, Nagoya'da hangi Japona 'kaitai' diye soracak olsanız size bir Fatsalıyı işaret edecek.
Bu işin maddi getirisi Türkiye şartlarına göre son derece iyi.
Ev yıkımı yapan bir işçi ayda 3 bin dolardan fazla kazanıyor.
Otomobil parçalayan bir işçinin kazancı ise aylık 5 bin dolar.
Para ne kadar iyiyse, çalışma şartları da o kadar ağır.
Japonya, yabancıya oturma vizesi verme konusunda çok sert.
Yabancıyı sadece misafir olarak görüyorlar.
Japonya'da devamlı oturma vizesi alabilmenin tek koşulu, bir Japonla evlenmek.
Fatsalılar bunu da başarmış.
İlk evlenenler formalite evliliği yapmış, sonrakiler ise aşk evliliği.
Japon hanımların hepsi hayatlarında en az bir kez Fatsa'yı görmüşler.
Hatta müslüman bile olmuşlar.
Çocuklara ise hep Türk isimler verilmiş: Eren, Ayşe, Dilara, Nefise gibi...
Japonya'daki Fatsalılardan Sezai Şahbazoğlu "Hanımla tanıştıktan sonra, açıkçası evlenmeden bizim çocuğumuz oldu. Çocuk olduktan sonra evlendik.
Aşağı yukarı bir buçuk senedir evliyiz yani. 10 aylık da bir kızım var.
İsmi Ayşe," diye anlatıyor durumunu.
'Naci çok iyi bir insan' Japon gelinlerden Çiho Şen (Naci Şen'in eşi) Türkçe konuşuyor:
"Naci bir gün benim telefon numaramı aldı, sonra beni aradı, öyle tanıştık.
Ben Fatsa'ya da gittim.
Anne ve babamı da gördüm, Naci'yi çok seviyorum, o çok iyi bir insan..."
Fatsa'dan Japonya'ya damat giden Azmi Beşikçioğlu ise,
"Ben gerçekten severek evlendim. 10 yıldır evliyim nazar değmesin," diyor.
Özellikle son yıllarda artan evlilikler sayesinde,
Fatsalılar Japonya'da kendilerini kabul ettirmeyi başardı.
Önceden işçi olanlar şimdilerde yavaş yavaş kendi işlerini kurmaya başladı.
Ancak birçoğu kaçak olduğundan her an yakalanma korkusuyla yaşıyorlar.
Zaman zaman geri dönenler de olsa, hâlâ Fatsa'dan insanlar gelmeye devam ediyor.
Fatsa için Japonya artık ikinci bir vatan.
Yıllar önce Fatsa'dan yola çıkanlar 'hoşçakal' veya 'elveda' diyerek ayrılıyor memleketlerinden. 'Dönmek'le 'kalmak' arasında yapıyorlar tercihlerini.
Japonca'da her iki kelimenin de karşılığı aynı:
Sayanora... Onlar da son olarak hep aynı şeyleri söylüyorlar aslında:
Sayanora Fatsa!..
'Abi beni Japonya'ya göndersene!..'
Sayanora Fatsa yayınlandıktan sonra, pek çok vatandaşımız
Cengiz Özkarabekir'e e-posta yollayarak, bütün ikna yeteneklerini ortaya dökerek
Japonya'ya kapağı atmaya uğraşıyordu.
İşte bazı mesajlardan 'noktasına-virgülüne dokunmadan' pasajlar:
olumlu veya olumsuz bir yanit alamadim
sayanora fatsa adli belgeselinizi izledim programi izlerken oradaki
Japon Karadeniz restorantini gordum
rica etsem oranin telefon numarasini alabilirmiyim tesekkur ederim
sonunda kararımı verdim
önümüzdeki hafta japonyaya gidicem
abi sende ricam su orda japonyada bir belgesel yapmısın izlemek kısmet olmadı
ama pek çok insanı bayagı etkilemiş.
bana nagoya kentinden bi kaç türkün irtibat numarasını iletişim bilgilerini verebilirmisin.
bu benim için çık önemli sende çok rica ediyorum abi.
eğer randevu verirsende senle görüşmek istiyorum bilgilerine basvurma istiyorum.
japonyaya gitmeden orda bir hüsrana uğramadan bana yardımcı olursan sevinirim.
seninde görevin insanları bilgilendirmek senden bilgi istyenlere bilgi vermek değilmi.
lütfen abi beni kırma lütfen görüşelim senle. (...)
bir profesyonel sporcu ve beyim ekonomik sebeplerden sporu brakmak zorunda kaldım,
ayrıca güvenlik görevlisiydim
öğretim orta öğretim diploması şartlı kanunun çıkkası ile işsiz kaldım.
Benim sizden bir ricam var,
Bir TV programınızda çoğunlukla fatsalıların
japonya nagoyada ev yıkma ve 2ci el otomobil parçalama işlerinde
çalıştıklarını belirtiniz ve gösterdiniz, bu arada
Naci Şen adındaki bir Türkün nagoyadaki bir otomobil parçalama şirketinde
hintli bir iş adamının ortağı olduğunuda belirtiniz,
bu kişi ile temsa geçmek istiyorrum,
cep telefonu internet adresi e postası olabilir,
tek amacım japonyada otomobil parçalama işinde çalışmak.
kredi kartı borclarım miras problemi ve sağlık sorunlarım var çalışmıyorum
adeta evime hapis oldum güngörende oturuyorum
her an pisikolojim bozulabilir yanlış yollara girebilirim ama
bunun olmaması için bunun gibi iyi kazançlı bir işte çalışmak istiyorum,
ilgilendiğiniz için teşekkürler ederim
geçen gün bir program seyrettim CNNTURK 'te,
konusu japonyada yaşayan ve çalışan türklerle ilgili, sanırım ismi
" Sayanora Fatsa " dı , eğer yanlış hatırlamadıysam,
Bende japonya ya gitmek istiyordum
çalışmak için sizin programı izleyince çok sevindim,
bana bu konuda yardımcı olabilirmisiniz?
oradaki arkadaşlarla irtibat kurmama yardımcı olabilirseniz çok sevinirim..
İnşaat teknikeriyim.26 yaşındayım.
Geçtiğimiz günlerde hazırlamış olduğunuz
"Sayanora Fatsa" adlı belgeselinizi CNN TURK' te ilgiyle izledik.
Ve birtakım hayaller kurduk.Tabi bu hayaller iyi bir gelecek sağlama adına idi.
Sonuç itibariyle memleketimiz Türkiye'yi bırakıp
Japonya gibi okyanus aşırı bir ülkede
iyi bir gelecek sağlamayı düşünmek çılgınca gelebilir.
Belki de bunun için geçerli sebeplerimiz vardır.
Belgeselinizi izledikten sonra aklımıza ilk gelen;
belki sizin yardımlarınız sayesinde
Nagoya kentindeki fatsalı kardeşlerimize,
ağabeylerimize ya da herhangi bir Türk'e ulaşıp
oraya gitmemiz konusunda yardım almak yönündeydi.
Benim özel olduğunu düşündüğüm bir durumum var.
Tek ben değilim biliyorum ama.
Birkaç sene önce diyabet hastalığına yakalandım.
O günden beri bir türlü kabullenemedik bu durumu. (...)
Bir vakit gazetenin birinde japonya'da
"Kök Hücre" yoluyla japon vatandaşının birisi ilk defa tedavi edilmişti.
Ve yüksek oranda başarı sağanmıştı ve hasta insülin kullanmayı tamamen bırakmıştı.
Belki oralara gidebilir, tedavi olabilir ,
belki fatsalılar gibi bir işin ucundan tutup yeni bir hayat sağlayabilirim. (...)
japonyaya gitmiş olan muhabirinizle görüşmek istiyorum
bende japonyaya gitmek istiyorum bu konuda bilgi almak istiyorum
eger muhbirinizle görüşebilirsem çok memnun olacagıım iyi çalışmalar
Japonyadaki Fatsa Kaleönü Köyünden Japonyada köylerini gezmeleri için kaleonukoyu.blogspot.com adresine tıklamaları yeterli.
YanıtlaSilMerhaba ben HAYRİ ATILGAN,ın yeğeniyim bu SAYANORA FATSA belgeselinin internette bir videosu yokmu tekrar izlemek için ?
YanıtlaSiljaponyaya geleli 15 yil oldu ve gunluk yasantimi yazilara doktum.japonyayi merak edenler,aradigi tum bilgiler blogumdadir..takip ederseniz sevinirim
YanıtlaSilhttp://osakaninmuhtari.blogspot.com.tr
Selam ben serdar yesiltas gitmek istiyorum bilgi alabilirmiyim
YanıtlaSil