2011/01/28

Japon diplomatin gozunden Turkiye

Uzun zaman Turkiyede gorev yapan Japon diplomatinin izlenimlerini okuyacagiz
dedigi gibi aslinda ama biraz farkli bence
cunku son yillarda japonlar dunya uzerinde herhangi bir yere gitmek isteyebilirler
ulkelerinde kuralcilik ve
gorunmeyen ama dunyadaki diger ulkere nazaran cok cok daha fazla olan baski
onlari japonya disinda ki ozgur herhangi bir yere surukluyor
simdilik fazla uzatmayalim
bakalim japon bi diplomat bizi nasil gozlemlemis
bu yazi da alintidir
ama daha once kaynagi kaybettim

Türkiye'de görev yapmak için bugün herkes can atıyor

Türkiye'de yaklaşık 20 yıl görev yapan Japon diplomat Prof. Dr. Akira Motoyama,
geçmişte görevlendirilecek personel bulmakta güçlük çekilirken günümüzde ise
sürekli bir gelişim çizgisinde olan Türkiye'ye gitmek için ''herkesin can attığını'' söyledi.

Akira Motoyoma, AA muhabirine yaptığı açıklamada,
Türkiye'nin hızla geliştiğini, istikrarı yakaladığını, ekonomisinin iyiye gittiğini,
parlayan yıldız durumuna geldiğini belirtti.
Türkiye'de yaklaşık 20 yıl birinci katiplikten başlayıp,
büyükelçilik müsteşarlığına kadar çeşitli kademelerde görev yaptığını belirten Akira Motoyama,
bunun yanı sıra Japonya Dışişleri Bakanlığında da uzun yıllar
Türkiye Masası Başkanı olarak hizmet verdiğini, meslek hayatının büyük bir bölümünü
Türklerle geçirdiğini bildirdi.
Türkiye'nin ardından atandığı Azerbaycan Büyükelçiliği görevinden sonra emekli olduğunu,
halen Keiai Üniversitesinde uluslararası ilişkiler alanında öğretim üyeliği yaptığını anlatan Akira Motoyoma, ''36 yıllık diplomatlık yaşantıma Türkiye adeta damgasını vurdu.
Bu ülkeden halen hafızamdan silinmeyen binlerce anıyla ayrıldım'' dedi.
Akira Motoyoma, Türkiye'nin en büyük sermayesinin güler yüzlü insanları olduğunu belirterek,
şunları kaydetti:
''Türkiye'deki ilk görevime 1968'de başladım.
O yıllarda Ankara'da çoğu yerde trafik işaret lambaları bile yoktu.
1978'de eşimle Ankara'ya gittiğimde,
kalmak istediğim otelde evlenme cüzdanımız soruldu ve uzun uğraşlardan sonra
Türkiye hükümetinin diplomat olduğumu belirten belgesi sayesinde sokakta kalmaktan kurtuldum.
Türk insanının gönlü o kadar zengin ki sevdiği kişilere en değerli varlıklarını bile vermeye hazırdırlar.
Ben bunu yaşadım.
Piknik yaparken tanıştığım bir aile beni evinde bir hafta yatılı olarak misafir etmişti.
Evlerinin yanındaki odada iki eşekleri vardı.
Ulaşımı da tarla işlerini de o eşeklerle yaparlardı.
Ben oradan ayrılırken, evin sahibi karı koca hıçkırıklarla ağladılar ve
bana eşeklerinden birini vermek istediler. Bunu asla unutamam.''
Akira Motoyoma, Türkiye'nin sürekli geliştiğini, özellikle son yıllarda büyük itibar kazandığını belirterek,
''Bir Türk dostu olarak, bundan da gurur duyuyorum.
Japonya'da eskiden hiç kimse Türkiye'de görev yapmak istemezken bugün herkes can atıyor.
Bu durum, Türkiye'nin itibarını gösteriyor'' dedi.
''Ancak, tek bir sorun var, daha doğrusu beni üzen bir konu bu'' şeklinde konuşan Akira Motoyama, ''Türkiye'nin sürekli gelişirken yüzünü Batı'ya döndürdüğünü'' söyleyerek,
''Türkiye, Uzakdoğu'yu ihmal etmemeli'' dedi.
-ERTUĞRUL FIRKATEYNİ-
Türkiye ile Japonya'nın dostluğunun çok uzun yıllara dayandığına dikkati çeken Akira Motoyama,
bunun biri Japonya'da, diğeri Mersin'de iki sembolü bulunduğunu hatırlatarak, şunları kaydetti:
''2. Abdülhamit, Japonya ile diplomatik ilişkileri geliştirmek için Ertuğrul Fırkateyni'ni Japonya'ya ziyarete göndermiş. Gemi İstanbul'a dönmek üzere hareket ettiğinde,
1890 yılında, tayfun sonucu Oshima adası açıklarında kayalara çarparak batmış,
yaklaşık 550 Türk gemicisi şehit olmuş.
Japon İmparatoru Showa'nın talimatıyla Kushimoto'ya bir anıt yapıldı.
Daha sonra bu alanda çeşitli çalışmalar gerçekleştirildi ve
1937 yılındaki restorasyonun ardından burada her yıl düzenli olarak törenler yapıldı.
Bu anıtla ilgili unutamayacağım bir anım var.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı görevinden emekli olan Celal Eyiceoğlu,
Tokyo'ya büyükelçi olarak atanmıştı.
O dönemde Japonya Dışişleri Bakanlığında Türk Masası Başkanıydım.
Facianın yıl dönümü anma törenine ben de katıldım.
Ertuğrul Fırkateyni'nin battığı denizde,
Japon Deniz Kuvvetlerine ait savaş gemisinde yapılan tören bittikten sonra herkes aşağı indi.
Büyükelçi ise merasim yerinde heykel gibi dimdik ayakta durmaya devam ediyordu.
Göz yaşları içindeydi. Birkaç dakika geçtikten sonra,
'Siz her zaman asker ağlamaz' diyordunuz diye seslendiğimde
'Ben asker değilim, Büyükelçiyim' yanıtını verdi.
Büyükelçi, Türkiye'den bu kadar uzakta Türk şehit askerler için anıt diktirilip,
bu kadar duygulu merasim yapılmasından etkilendiğini anlattı.
Akdeniz'de 1941 yılında batan Refah Gemisi vardı. O olayda 167 kişi ölmüştü.
Mersin'de de buradaki gibi bir anıt dikilmesi için girişimde bulunacağını belirtti.
Bu anıtın dikilmesi için birlikte çaba harcadık.
Japonya'daki anıtın bir kardeşi de Mersin'de dikildi.
Bu açıdan Mersin'deki Refah Şehitleri Anıtı ile Japonya'daki anıt,
sonsuza kadar Türk-Japon dostluğunun sembolleri olarak kalacak.''

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder