2010/12/30

Sinop için nükleer anlaşma: Karadeniz tehdit altında

Dun bulursam eklerim dedigim yaziyi nihayet buldum.
Hakli oldugu yerler de var mesela ama genel olarak katildigim soylenemez. Mesela Bizim nukleer enerji disinda alternatifimizin oldugu, yenilenebilir enerji gibi bi sansimizin oldugu. Ama bunlarin bi cozum olacagini ben nacizane dusuncem olarak sanmiyorum. Yine de okuyup farkli bi bakis acisi edinmekte fayda var, Cunku daha once yazdigim gibi hic bir sey kesinlikle iy ve ya kesinlikle kotu diye bi olgu olamaz, mutlaka iyi yonlerinin yaninda kotu yonleride vardir.
Ayrica daha once Japonyada meydana gelen nukleer kazalar ile ilgili de genis bi bilgi var, bu cok yararli olmus, en azindan nasil oalasiliklar oldugunu bilmek bilmemekten daha iyidir,
alinti yapilan site adresi icin http://www.marksist.org/ goz atabilirsiniz
Hoscakalin

Sinop için nükleer anlaşma: Karadeniz tehdit altında

Türkiye nükleer anlaşmalara doymuyor! Sinop için Güney Kore ile anlaşma yapılacak derken sürpriz bir çıkışla Japonya ile anlaşma imzalandı. Rusya ile yapılan anlaşma sonucu Akkuyu'daki ve tabi ki radyasyonun etki edeceği geniş alandaki yaşam tehdit altında bırakılırken şimdi de Karadeniz tehdit altında.
Japonya'da, Ekonomi-Ticaret ve Sanayi Bakanı Akihiro Ohata ile Türkiye-Japonya arasında nükleer santral kurulmasına ilişkin işbirliği mutabakatı imzalanırken gene yangından mal kaçırma telaşesi hâkim. Nükleer santralin mutabakat sürecinin 3 ayda tamamlanması planlanıyor.
Nükleer santrallerin maliyetinin yüksek olduğunu, kamu yararının değil şirket kârlarının gözetildiğini, güvensiz olduğunu ve rutin çalışması sırasında dahi çevreye zarar verdiğini nükleer santral karşıtları birçok kez gündeme getirdi. Ayrıca Türkiye'deki ikili anlaşmaların hukuksuzluğunu da... Hatta yaşam hakkını savunduğu için, demokratik haklarını kullanan nükleer karşıtları 3'er yıl hapis cezası istemiyle yargılanıyor.
Japonya'nın kirli sicili
Flaşlar patlarken; imzalar atılır ve bakanlar gülerken Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, teknolojinin maksimum seviyeye ulaştığı, en ileri seviyede santrali Türkiye'de görmek istediklerini vurgulayarak, Türkiye'nin gelişen ve büyüyen bir ülke olduğunu anlattı.
Ekonomi-Ticaret ve Sanayi Bakanı Akihiro Ohata da boş durmadı. Taner Yıldız'ın yapacağı nükleer santral ziyaretine değinen Ohata, geçen yıllarda şiddetli deprem geçiren nükleer santralin faaliyette olduğunu ve bu anlamda Türk tarafının bunu yerinde inceleme fırsatı olacağını kaydetti.
Herhalde Kashiwazaki Kariwa nükleer santrali değil bahsedilen; çünkü 2007 yılında Kashiwazaki Kariwa'da meydana gelen depremden sonra nükleer santralde 50 arıza ve sorun tespit edildiği açıklanmıştı. Ayrıca santraldeki bir depoda bulunan nükleer atık içeren variller devrilmiş, bazı varillerin kapakları açılmıştı. Herhalde bu ziyaret 2008 yılında meydana gelen deprem sonucu soğutma kulelerinin çatladığı, santralin çekirdeğinin zarar gördüğü Kurihara Nükleer Santrali'ne de değil... Gerçi "yerinde inceleme fırsatı" diye buna denirdi!
Bakan Yıldız, imza töreninde Japonya'yı kastederek "Teknolojinin maksimum seviyeye ulaştığı santrali Türkiye'de görmek istiyoruz" dedi. Ve sürdürdü: "Güvenlik sisteminin bu kadar geliştiği teknolojilerde bu tür kazalar olmaz. Çernobiller olmaz. Çernobil güvenliği olmayan bir santraldir. Bu konuda endişeleri yersiz buluyorum."
Ohata ise bu teknolojiyi alırken Japonya'nın deprem bölgesi olmasını göz önüne aldıklarını ve bu anlamda depreme dayanıklı teknolojiler geliştirildiğini anlattı.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'ın halka yalan söyleme ihtimalinin olmadığını bildiğimizden Japonya'da meydana gelen kimi "aksilikler" ile ilgili naçizane bir takım bilgiler vermekte fayda var. Hele Japonya'nın hem deprem bölgesi olması ile kurulan benzerlik, hem de ülkenin 'teknoloji ülkesi' olduğu düşüncesi ortama hakim iken...
Kimi "aksilikler"
1975: Tsuruga-1/Japonya 340 MW. Kaynar su reaktörü. Bir boru hattında sızıntı.
1981: Tsuruga/Japonya Nükleer Santral Kazası.

1991: Mihama-2 Japonya 500 MW. Basınçlı su reaktörü. Bir boru hattının
kopması ve radyoaktif buhar kaçağı.

1995: Japonya/Monju. Hızlı üretken reaktör kazası.
1995: Tsuruga/Japonya. Soğutma sisteminden kaynaklanan sızıntı.
1997: Tsuruga/Japonya. Reaktörde çalışan 35 işçi radyasyona maruz kaldı.
1997: Tokaimura/Japonya. 2000 çelik varil içinde bekletilen atıklarda sızıntı meydana geldi.
1997: Tokyo/Japonya. Uranyum zenginleştirme laboratuarında yangın çıktı.
1997: Tokyo/Japonya. Tokyo Elektrik Firmasına ait bir başka reaktörde radyasyon sızıntısı meydana geldi.
1998: Tokyo/Japonya. Reaktör, soğutma pompasının bozulması sonucunda kapatıldı.
1999: Tokaimura/Japonya. Radyasyon sızıntısı meydana geldi. 49 işçi yüksek radyasyona maruz kaldı. 310 bin kişi evlerinden dışarı çıkarılmadı.
2007: Japonya'da meydana gelen depremden sonra dünyanın en büyük nükleer santrali Kashiwazaki Kariwa'da 50 arıza ve sorun tespit edildiği açıklandı. Ayrıca santraldeki bir depoda bulunan, nükleer atık içeren variller devrildi; bazı varillerin kapakları açıldı.

2007: Japonya'da Onagava nükleer santralinde meydana gelen kaza sonucu bir reaktör kapatıldı.
2008: Japonya'da deprem sonucu Kuriha Nükleer Santrali'ndeki bir reaktörün soğutma kuleleri çatladı. Nükleer santralin çekirdeği zarar görürken sıvı atıklar döküldü.
Her ülkenin nükleer macerasında benzer "aksilikler" meydana geldi ve gelmeye devam ediyor. Bunlar sadece kayıt edilenler. Prof. Dr. Edward Teller'ın dediği gibi "Ciddi bir nükleer aksilik olması olasılığı gerçektir, bir aksilik olması durumunda meydana gelecek hasar ise sonsuzdur." Türkiye de kendi acı deneyimlerine gebe olan nükleer sevdasından bir an önce vazgeçip yenilenebilir enerji kaynaklarına ve enerji verimliliğine yönelmelidir.
Eli Haligua

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder